top of page

Benim Yolculuğum!

Merhaba, hoş geldin… Bu sayfa, bir yazarın özgeçmişinden fazlasını anlatıyor. Eğer satır aralarına dokunmayı, bir yolculuğun iç sesini duymayı istiyorsan, doğru yerdesin. Hazırsan… ilk adımı birlikte atalım.

temiz-portre.png
logo

YAZAR KÜNYESİ

Bir Yolculuk Hikayesi!

Bu sayfa alıştığınız yazar biyografilerinden biraz farklı olabilir.

Unvanlar, başarı listeleri ya da kronolojik bir hayat hikâyesi yerine; bir insanın yaşadıklarıyla, yanılgılarıyla, dönüşümleriyle yazılmış içten bir yolculuk anlatısı var.

 

Belki alıştığınızdan farklı. Ama belki de tam da bu yüzden, bir yerinden size de dokunabilir.

Okurken belki şaşırırsınız, belki de bir yerinden kendinize rastlarsınız.

Ben sizlerle sadece bir yolculuğu paylaştım.

Seninle Bağ Kurmak İçin Yola Çıktım!

Deneyimsel Yolculuk

Bu satırlar bir özgeçmiş değil, bir insanın deneyimsel yolculuğu… Kırılmalarla, fark edişlerle, yeniden başlayan adımlarla örülmüş bir hikâyeyi sizlerle paylaşıyorum.

Belki seninle kesişir, belki sende bir düşünceyi harekete geçirir.

---

 

İnsan yalnızca ne yaşadığıyla değil; yaşadıklarını nasıl yorumladığıyla var olur.

Deneyim dediğimiz şey, sadece başımıza gelenler değil; onlara verdiğimiz anlamdır.

Ve bu anlam, tıpkı parmak izleri gibi her insanda benzersizdir.

 

Bunu fark ettiğimde, kendimle ilgili sorular sormaya başladım.

Her cevapsızlık, beni biraz daha kendime yaklaştırdı.

Ve şunu gördüm: Mutluluk, varılması gereken bir yer değil; yürürken yaşanan deneyimlerin bir sonucudur.

 

Bu yüzden “Mutluluk deneyimsel bir yolculuktur.” dedim.

 

Çünkü her karar, her sapak, her deneyim ve her eşik; insanın kendi iç yolculuğuna açılan birer kapıdır.

 

Ben bu kapılardan geçtim. Geri dönmeden, acele etmeden, durarak… ve fark ederek.

 

İşte bu sayfada size bir unvandan söz etmeyeceğim.

 

Burada, kendi deneyimlerini anlamaya çalışan; zaman zaman duraklayan, bazen yönünü değiştiren ama her defasında yolda kalmaya niyet eden bir insanla tanışacaksınız.

 

Ve belki bu yolculuk, sizin yolculuğunuza da bir parça eşlik eder.

Ne İş Yaptığın Değil, Nasıl Yürüdüğündür Önemli Olan

emre-outdoor

Emre Ulaş Özdal

Yazar, Akademisyen, Girişimci

Daha fazla bilgi için lütfen LinkedIn profilini inceleyin.

Bana sorarsanız, “Ne iş yapıyorsun?” sorusu, dünyadaki en sığ tanışma cümlesi olabilir. O yüzden ben o sorunun cevabını geçiyorum. Ama merak edenler için LinkedIn profilimi yan tarafa bırakıyorum.

---

 

Size ne iş yaptığımı değil, hangi deneyimlerin içinden geçtiğimi anlatmak istiyorum.

Çünkü bence bir insanı tanımanın yolu, onun yolculuğunu dinlemekten geçer.

 

Yıllar boyunca birçok farklı profesyonel rolüm oldu. Eğitimci oldum, yönetici oldum, danışman oldum, girişimci oldum.

Ama bu rollerin hiçbiri beni tam olarak tanımlamıyor.

Çünkü ben hep yaptığım işten daha fazlasını yaşadım. Her yeni rol, bana yepyeni bir “ben” sundu.

 

Benim için hayat; deneyimlerle düşünmek, öğrenmek ve anlam üretmek üzerine kurulu.

Ve hayattan öğrendiğim şu oldu: İnsan yalnızca yaşadıklarıyla şekillenmez.

Nasıl yaşadığını sorguladıkça derinleşir.

 

Bazen bir fikrin peşinden yürüdüm, bazen bir deneyimin içinde kendime yeni bir “ben” buldum.

 

İşin adı değil, içindeki niyet belirleyicidir.

Benim işim, anlamla teması olan kolektif içerikler üretmektir.

Bir bakış açısı kazandırmak, dönüşüm alanları açmak, başka insanların yolculuğuna eşlik etmektir.

Kimi zaman bir eğitimde, kimi zaman bir cümlede, kimi zaman sadece bir deneyimin içinde…

 

Beni tanımak istiyorsanız, iş unvanlarımdan önce şunu bilin:

Ben öğrenmeye açık, anlamı önemseyen ve yolculuk kavramına inanan biriyim.

Kendimi tanıtmak için geçmişte neler yaptığımı sıralamak yerine, size neden hâlâ yolda olduğumu anlatmayı tercih ederim.

---

 

Belki bu yazı, sizin de kendinize şu soruyu sormanıza vesile olur:

Ben kimim? Ve nasıl bir yürüyüşün içindeyim?

Mutluluğu Deneyimlerimde Buluyorum!

Hobilerimi işime, işlerimi her zaman hobilerime dönüştürmeye çalıştım.

emre-outdoor
emre-sualtı
emre-yelkenli
emre-yelkenli
emre-kamp
emre-eğitim

Mutluluğu uzun süre bir varış noktası sandım. Kalıcı, ulaşılması gereken bir hâl gibi… Oysa zamanla anladım ki mutluluk, dışarıdan gelen bir sonuç değil; yaşarken dönüşen içsel bir yolculuk.

Aramakla değil, fark etmekle ortaya çıkan bir derinlik.

---

 

Benim için mutluluk, alkışla, başarıyla ya da hedefe ulaşmakla tanımlanamaz.

Onu çoğu zaman en sade anlarda, sessiz geçişlerde, içten bir duruşun içinde buluyorum.

Ad koymaya çalışmıyorum artık. Tanımlamak yerine, sadece yer açıyorum.

Hissettiğimde biliyorum. İsmini söylemeden de tanıyorum.

 

Günün ritmi benim için kıymetlidir. Çünkü ritim, sadece zamanı değil; zihni ve bedeni de hizalar.

Güne erken başlarım. Bazen bir yürüyüşte, bazen yeni bir deneyimin eşiğinde düşünceler yerine oturur.

Alışkanlıklarım sade ama bilinçlidir. Mutluluğu, bu tekrarların içinde filizlenen farkındalıkta buluyorum.

 

Disiplinli değilim ama bana iyi gelen bir düzenim var.

Zorlayıcı değil, destekleyici.

Günüme küçük notlar, hatırlatmalar eklemeyi severim.

Niyetle uyumlu bir yaşamın içinde, mutluluk daha görünür oluyor.

 

Zamanla şunu öğrendim:

Bazı şeylerden vazgeçmek, aslında kendine yaklaşmanın başka bir biçimi.

Her şeye yetişmeye, her soruya cevap bulmaya, hep “doğru” görünmeye çalışmaktan vazgeçtim.

Bunun yerine sadeleşmeyi, netleşmeyi ve yavaşlamayı koydum.

 

Artık mutluluğu sabit bir hâl olarak görmüyorum.

Onunla aramda bir sahiplik değil, eşlik duygusu var.

Bazen beliriyor, bazen sessiz kalıyor. Ama hep bir yerlerde olduğunu biliyorum.

Peşinden koşmuyorum. Sadece yer açıyorum.

 

---

Ve en çok da şunu anladım:

Kendine dokunabildiğin, kendinle kalabildiğin anlarda… Mutluluk, tarif edilmeye gerek kalmadan oradadır.

Anlam Üreten İşler, Kolektif Yolculuklar

Mutluluk Ciddi Bir İştir!


Bu slogan, benim için sadece bir söylem değil, aynı zamanda yaşam felsemdir.

mutluluk-ofisi-logo

Keşfet, öğren, yaşa ve eğlen!

Hayatın özü, sürekli keşfetmek, öğrenmek ve deneyimlemektir. 

smartunique-logo

Girişimcilik deneyimsel bir yolculuktur!

Girişimcilik, sadece bir fikir üretmek değil, cesaretle bir yola çıkmaktır.

startup-academy-logo

Ben hiçbir zaman “sadece kendim için” üreten biri olmadım.

 

Bir fikri hayata geçirdiğimde, bir metni yazdığımda ya da bir süreci tasarladığımda, içimde hep şu soru olur:

“Bu kime dokunur? Kimde neyi harekete geçirir?”

---

 

Çünkü benim için üretmek, sadece ortaya bir şey koymak değildir. Bir anlam üretmektir… ve o anlamı başka biriyle paylaşabilecek kadar şeffaf, açık ve kolektif kalabilmektir.

 

Anlamlı bir iş, benim için sonucu olan değil; etkisi olan iştir.

Bir sunumun sonunda birinin gözlerini kaçırması, bir cümleye uzun uzun bakması, hatta bazen hiçbir şey söylememesi bile bir etkidir.

Ben işleri “gürültüyle” değil, “eşlik duygusuyla” ölçerim.

 

Yazarlığım da bu düşünceden besleniyor.

Yazarken kendime yazar gibi başlıyorum ama biliyorum; bitirdiğimde bu metin bir başkasına ait olabilir.

Çünkü deneyim, ne kadar kişisel olursa olsun, içtenlikle paylaşıldığında evrenselleşir.

 

Mutluluk Ofisi’ni kurarken yalnızca bir marka hayal etmedim.

İnsanların kendileriyle, işleriyle ve birbirleriyle gerçek bağlar kurabileceği bir ekosistem oluşturmaya çalıştım.

 

Asıl amacım; ülkemizde, çalışanların mutluluğunu gerçekten önemseyen ve bunu ciddiyetle ele alan bir kurumsal kültürün gelişmesine katkı sunmaktı.

Bu yüzden mottosu çok net: “Mutluluk ciddi bir iştir.”

 

Çünkü inanıyorum: bireysel mutluluk, kolektif bir kültürle beslenir.

Ve bu kültür; birlikte düşünen, birlikte üreten, birlikte keşfeden insanların varlığıyla inşa edilir.

 

Belki tek başıma birçok şey yapabilirim. Ama hiçbir şey, “birlikte” yapılan kadar derin olamaz.

 

Benim için üretmek, hem bireysel bir cesaret hem de kolektif bir teslimiyettir. Yeri geldiğinde öne çıkmak, gerektiğinde geri durmak… ama her zaman katkı sunmak.

---

 

Bugün hâlâ üretmeye devam ediyorum. Yazıyorum, anlatıyorum, paylaşıyorum.

Ama en çok da dinliyorum.

Çünkü en anlamlı işler, bazen yalnızca iyi bir dinleyici olmaktan doğar.

Yazmak, Düşünmenin En Derin Biçimidir.

kitap kapak
kitap kapak

İlk cümlelerimi yazarken “yazar” olmak gibi bir niyetim yoktu.

Yazmak, düşüncelerimi düzene sokmanın, yaşadıklarımı anlamlandırmanın ve içimde taşıdığım yükleri hafifletmenin bir yoluydu.

---

İlk kitabım Deneyimsel Öğrenme, yıllarca sahada yaşadığım deneyimlerin bir toplamıydı. O kitapta; öğrenmenin ne olduğunu değil, aslında nasıl bir yolculuk olduğunu anlatmaya çalıştım.

Ama Mutluluk Manifestosu, çok daha derinden geldi. Bu kitap, birikmiş bir ihtiyaçtan, içsel bir çağrıdan doğdu.

Ben yazarken rahatladım. Bazen sustum, bazen aktım. Ama her cümle, içimde bir kapıyı daha açtı.

 

Yazma süreci benim için yalnızlıkla kurulmuş ama yalnız bırakmayan bir alan.

Düşüncelerim başımın içinde dönüp durduğunda, onları dışarı çıkarmazsam büyüyorlar. Yazı, onlara biçim verdiğim, yer gösterdiğim, bazen de serbest bıraktığım bir alan.

 

Yazarken kendime karşı daha dürüst, daha dikkatli ve daha insaflı olduğumu fark ediyorum. Sözcükler, dışarıdan çok içeriye ayna tutuyor.

 

Her kitabın bir ritmi, bir mevsimi var.

Deneyimsel Öğrenme çok daha teknikti, ama içinde kalpten gelen birçok gözlem saklıydı.

Mutluluk Manifestosu ise daha yalın ama daha çıplak.

Bu kitapta hem kendimi hem okuyucuyu olduğu hâliyle kabul etme hali var.

Yazar ve okur değil, yol arkadaşlığı var.

Ve her satırda şu düşünce: “Ben de buradan geçtim. Belki sen de geçiyorsundur.”

 

Ben masa başına oturup “şimdi yazmalıyım” diyen biri değilim.

Yazı bana genellikle yürürken gelir, bir konuşmanın ortasında belirir, bazen de gecenin sessiz bir anında fark ettirmeden akmaya başlar.

Yazmak için ritüellerim yok. Ama yazdıklarımın bana ait olması için sessizliğe, dağılmaya, bazen de uzun uzun bakmaya ihtiyacım var.

 

---

Ve hâlâ, her yazıdan sonra kendime şu soruyu soruyorum:

“Bu sadece benim içimi mi rahatlattı, yoksa bir başkasına da bir şey söyledi mi?”

Eğer o ihtimali hissediyorsam, yazdıklarım amacına ulaşmıştır.

Kırılma Anları ve Belirsizliklerle Başa Çıkmak

Hayatın belli bir planla ilerlediğini düşünmek insana güven verir.

Ama çoğu zaman, o planlar tam da en çok güvendiğimiz yerlerden kırılır.

 

---

Benim de defalarca yönümü kaybettiğim, hangi tarafa döneceğimi bilemediğim, “şimdi ne olacak?” diye kendi içime kapandığım zamanlar oldu.

Ve zamanla şunu fark ettim: Belirsizlik, çözülmesi gereken bir problem değilmiş.

Bazen sadece içinden geçilmesi gerekiyormuş.

 

Kırılma anları; çoğu zaman dışarıdan küçük, içeriden büyüktür.

Bir sessizlik, bir ihmal, bir cümle…

Bazen her şey aynı kalırken, içindeki “sen” değişir.

Ve sen o eski hâlinle dünyaya geri dönemezsin artık.

 

Bu anlarda sistemler kurarak değil, deneyimlerimi zenginleştirerek ve onlara alan açarak hayatta kaldım.

Yolumu kaybettiğimde, bana yön gösteren şey ritüellerim değil; o anlarda kazandığım deneyimler oldu.

 

Kendime sormayı hiç bırakmadığım bazı sorular vardı:

 

“Bu bana ne söylüyor?”

“Bana ne öğretecek?”

“Ne kadarına razıyım?”

“Bu suskunluk beni neye davet ediyor?”

 

Belirsizliğe karşı savaşmadım. Onu tanımaya çalıştım.

Çünkü ne zaman dirensem daha çok yoruldum. Belki de vazgeçerdim.

Ama ne zaman onunla kalmaya razı oldum, orada büyümek için bir alan açıldı.

 

Zamanla şunu da öğrendim:

 

Kırılmak, bir dağılma değil.

Bazen yeniden şekil almanın ilk adımıdır.

Ve belirsizlik, bazen en dürüst aynadır.

Ne kadar deneyimlisin ne kadar yalnızsın ne kadar sabırlı ve ne kadar açık; sana hepsini bir bir gösterir.

 

---

Bugün hâlâ kırılıyorum.

Ama artık dağılmıyorum.

 

Yeni deneyimler inşa etmeye devam ediyorum ve bunu yapmaktan asla vazgeçmiyorum.

Çünkü her kırılma, bende bir şeyin değişmesine değil; bir şeyin daha netleşmesine alan açıyor.

Ve bu da deneyimlerimi zenginleştiriyor. Beni daha güçlü kılıyor.

Hadi Gel, Birlikte Yürüyelim

Bunca kelimeyi sadece anlatmak için değil, bir yoldaşlık duygusu yaratmak için yazdım.

Çünkü bu yolculuk, tek kişilik değil.

---

 

Ben burada sadece kendi hikâyemi anlatmadım.

Seninle kesişebilecek ihtimalleri de paylaştım.

Belki bir cümle, belki bir duraksama, belki sadece içinden geçen bir “evet ya, ben de…” hissi…

Hepsi bu yazının asıl amacıydı.

 

Mutluluk Manifestosu kitabını yazarken bir şeye karar verdim:

Bu kitap yalnızca 99 maddeden oluşmamalıydı. Çünkü 99 yetmezdi.

 

Her insanın yolculuğu tıpkı parmak izleri gibi eşsiz ve benzersizdir. Ve her yolculuk, kendi +1’ini hak eder.

 

İşte tam da bu yüzden okuyucuyla kurulan o özel bağdan +1 maddesi doğdu.

O +1; bir cümle olabilir, bir niyet, bir kırılma anı, bir gözyaşı, bir deneyim…

Belki de yalnızca içten gelen bir kahkaha.

Kim bilir? İhtimaller sonsuzdur.

 

Ama mutlaka içten gelen bir yaşanmışlık yada tutku barındırmalıdır.

Bir iz… bir yankı… bir bakış… bir duraksama... bir deneyim... bir tutku...

 

Ben kendi +1’imi yaşıyorum.

Ve bu yolculuğu paylaşmaya devam ediyorum.

Yolculuğuma anlam katacak her deneyimi, kalbimde bir yer açarak karşılıyorum.

Ve şunu biliyorum: En gerçek dönüşüm, birlikte yürüdüğümüz yolda başlıyor.

---

 

Bu yüzden bu sayfada son bir çağrı var:

Hadi gel. Birlikte yürüyelim.

Söz veriyorum, yol boyunca seni sadece duymayacağım…

Aynı zamanda gerçekten dinleyeceğim.

Buraya Kadar Geldiysen...

Demek ki bu yolculukta bir şey sana da dokundu.

 

Belki benim yolculuğuma eşlik ettin, belki de kendi yolculuğuna yeniden baktın.

---

İçinden geçen her duygu, takıldığın her kelime, aklında yankılanan her cümle…

 

Hepsi bu kitabın gerçek anlamını oluşturuyor.

 

Yazdıklarım kadar, senin okudukların da bu hikâyenin parçası oldu. Bu yüzden bu kitabı gerçekten tamamlayan sensin.

---

 

Ve şimdi… istersen birlikte yürüyebiliriz.

 

+1’i yazmaya sen nereden başlarsın, bilmiyorum.

Ama yolun neresinde olursan ol,

birlikte yürünecek bir yer mutlaka vardır.

 

Hazırsan… hadi gel, birlikte yürüyelim.

MUTLULUK MANİFESTOSU

Bu Yolculuk Seninle Zenginleşir!

Belki senin de anlatacak bir şeyin vardır…

İçinde taşıdığın ama henüz dile gelmemiş bir duygu, bir farkındalık anı ya da sadece bir cümle... Belki de bir öz çekim, kim bilir! Söze döküldüğünde hafifleyen, paylaşıldığında çoğalan o şey… Kendi yolculuğun!

Happiosfer Platformu, yolculuğunu görünür kılmak için var. Sen de kendi sesinle bu eşsiz yolculuğa dokunmak ister misin?

dekoratif görsel
dekoratif görsel
dekoratif görsel
dekoratif görsel
dekoratif görsel
dekoratif görsel

MUTLULUK MANİFESTOSU

Senin Hikayenin Başlığı Nedir?

Her insanın kendi yazacağı +1’i vardır. Belki bir cümle, bir duygu, bir niyet ya da sadece içten bir sessizlik… Eğer senin de paylaşmak istediğin bir şey varsa, bu yolculuğa birlikte bir iz bırakalım.

*İstersen anonim kalabilirsin.

*Gerçekten zorunlu değil :)

*Sadece sana geri dönüş yapmak istersek

Yolculuğa Başladın mı?

*Mutluluk Manifestosu kitabı hakkında

Hikayeni Paylaşalım mı?

*Gizlilik tercihinize her zaman saygı gösteriyoruz.

*Yolculuğuna dair bir anı, kısa bir video ya da sadece sana iyi gelen bir kare olabilir.

bottom of page